본문
Merhaba beyler, yaşadığımı zorlu bir evlilik yüzünden ayrılık yaşadık ve yepyeni bir başlangıçla hayata yeniden başlamak isteğiyle buraya kaçtım. Çevreye yabancı oluş nedenim bu, bölgeyi yeni, yeni tanıyor, insanına yeni alışıyorum. Evlenmeden önce ateşli duldan yoldan çıkaran Diyarbakır escort ilişkileri yaşatıyordum. O sırada oldukça yakışıklı ve varlıklı bir müdavim müşterim vardı. Önceleri hafta sonlarında eğlendikten sonra alemin kapanışını benimle yapmak için birkaç saatliğine gelir takılırdı. Sonradan ziyaretleri sıklaşmaya ve süreyi uzatmaya başlamıştı. Artık eğlence mekanlarında da benimle takılıp eğleniyordu. Haftada üç defa bana gelirdi, eğlenir ve tüm gece koynumdan çıkmazdı. Giderek bana aşık olmaya başladığını hissediyordum, bende ona karşı boş değildim. Bir gün bana gelip hafta sonu tatile gidelim mi? Artık söylediği hiçbir şeye hayır diyemediğim için bu davetine de olur demiştim. O gezimizde bana Diyarbakır escort bayan hayatından ne kadar memnunsun, bırak seni sultanlar gibi yaşatayım dedi ve cebinden yüzük çıkardı. Böyle tatillere alışıktım ama bu tür bir teklif ilk defa almıştım. İlk defa bir teklif geldiğinde evet ya da hayır demeden önce düşünmek zorunda kalmıştım. Kaybedecek bir şeyim olmadığını düşünerek evlilik teklifine tamam dedim ve evlendik. Balayı ve cicim ayları çok çabuk geçmişti. Erkeğimin hovarda olduğunu biliyordum ama benimle evlenince bu alışkanlığı değişir diye düşünmüştüm. Alışmış kudurmuştan beterdir emsali o rahat duramayınca bende rahat durmadım. O benim boynuzlarımı uzatıyorken, bende onun boynuzlarını ren geyiği gibi yapmıştım. Çevresindeki tüm arkadaşları artık benim bedenimde en ince ayrıntıyı görmüş tadına bakmıştı. Arkadaşlarında yatacak kimse kalmayınca da, mahalle esnafına gelmişti sıra. Onları da koynumdan çıkardıktan sonra boşandım ve o şehri terk ederek size geldim. O türde bir davet ileride alırsam artık vereceğim cevabı net biliyorum. Bu cevap her zaman hayır olacak ve Diyarbakır bayan escort hayatımdan bir daha vazgeçmeyeceğim. Gereksiz maceralarda ağrımayan başımı ağrıtmayıp, gül gibi hayatımın tadını sizinle çıkaracağım. Şimdi meslek yaşantımın kıymetini çok daha iyi anlamış durumdayım, bu ilişkilerime de yansıyacak bundan eminim.
SORU - Yani, hiç dava açılmadı? CEVAP; Hiç açılmadı. Yok ki bir şey, suç yok. Savcılık, DGM Savcılığı takipsizlik kararı verdi. Başka savcı, bu değil tabiî, Nihat Çakar. Avukatlarımızı çağırdık, ta Ankara'dan avukat geldi. Dedi: "Getirirsen getir, getirmezsen firar diye nerede bulursak vuracağız onları veyahut ancak Avrupa'ya geçerse şey ederiz." Bunlar, burada, açtım o konuyu. Bana belgeyi getirdiler, "çocukların 24 saat içerisinde burada teslim olacak." Çağırdım çocuk geldi, çocuklar geldi, Ankara'da idi. Savcılığa gittiler. Ben de gittim, Kolordu Komutanına direkt gittim, Yaşar Büyükanıt, Korgeneral, Paşam dedim, ben burada bir medya sahibiyim ve devlet yanlısı politikam vardır ve PKK'yla mücadele etmişim. Bak, Altındağ Dinlenme Tesisleri daha bir senesi bitmedi PKK baskın yaptı, orada insanlarımızı öldürdü. Nereden çıktı, 10 gün evvel, 15 gün evvel ben Hizbullahtan gözaltına alınıyorum, bir şey tutturulmuyor, 15 gün sonra PKK'lı oluyorum. Bir aile 15 gün içerisinde nasıl Hizbullah oluyor, nasıl PKK oluyor? Peki, teşekkür ederim Paşam dedim, çıktım.
Yani, başsavcının vekaletindeki avukat ile Ali Esenkaya'nın girişimleriyle Emin Altındağ'la başsavcıyı barıştırıyoruz, sözüm ona öyle. Bu parayı aldıktan sonra her ikisi de gidiyorlar mahkemeye, her iki karşılıklı davalarından vazgeçiyorlar ve dava dosyası, sözde, ortadan kalkıyor. Yahu dedim, niye, sebep? Vallahi, oğlumu çağırdım, ona biraz bağırdım, hakaret e ttim. D edim s en n iye? Ben bilsem, ben idamda olurum ve ne yaparsa yapsın; çünkü, ben haklıyım, sen niye paranı veriyorsun. Ben seni de, başsavcıyı da, Ali İhsan Kaya'yı da, o avukatı da şikâyet ediyorum ve o an için hemen bizim Cavit Beyi de azlettim, azilname çektim, onu da azlettim. Bunu duyar duymaz, başsavcı, hemen o akşam beni gözaltına aldı. Ben yeni hacdan gelmişim, daha misafirlerim gelip gidiyor. Beni gözaltına aldı. Beni gözaltına aldıktan sonra, benim çocuğum yine şeyde, o an için o da Erzurum'daki şantiyede; Erzurum'daki şantiyede çalışıyor, gitmiş, işi teslim ediyor, haber geliyor babanı yakaladılar. Çocuk korkuyor, diyor biz barıştık. O an için hemen atlıyor geliyor, mühendis bir arkadaşıyla beraber geliyor.
Gaffar Okan'da çok gizli bilgiler vardı. Bu adam bu bilgileri verecek diye onu da öldürttüler ve Hizbullah'a şey ettiler, Hizbullah’a mal ettiler. Şimdi, 98'deki macera bu. SORU - Sayın Başkanım, bunlar çok büyük iddialar. CEVAP - Hayır, bu galip zan öyle. SORU - Çok bilgi vardı onda diyor, onun için. SORU - Adam öldürdüler deyince başka, böyle tahmin ediyorum deyince başka. CEVAP - Çünkü, o benimle de konuştu. Benim taziyeme geldi 92'de, benim oğlumun taziyesine geldi. Şimdi, sıra buraya geldi. Şimdi, biz, bu işleri, Nihat Çakar'ın bu yaptıklarını hazmedemedik, şikâyet ettim, müfettişler istedim. Gelen iktidarın müfettişleri başsavcıyı denetliyor. Başsavcıyı nasıl denetleyeceksin. Adam vicdanları tabiî tamamıyla ceplerine koyuyorlar. Benim de ifademi alıyor, puf, hiçbir şey yok. Nihayet baktık çaremiz yoktur, biz kliktik dava açtık, Asliye Hukuk Mahkemesinde tazminat davası. SORU - Savcı aleyhine? CEVAP - Tabiî, başsavcı aleyhine. Bir dosyamız kazandı. O da açtı. Onun bir dosyası reddedildi, Yargıtaya gönderdi. Yargıtay da reddi onayladı, temyizi onayladı. Şimdi, bu rahat durmadı. Rahat durmayınca ne yapacak, bu sefer Jandarma Alay Komutanı, eski Jandarma Alay Komutanı Eşref Hatipoğlu, emekli olmuş gitmiş, onun da yazıları var, zaten onları da size vereceğim.
SORU - Yani, hiç dava açılmadı? CEVAP; Hiç açılmadı. Yok ki bir şey, suç yok. Savcılık, DGM Savcılığı takipsizlik kararı verdi. Başka savcı, bu değil tabiî, Nihat Çakar. Avukatlarımızı çağırdık, ta Ankara'dan avukat geldi. Dedi: "Getirirsen getir, getirmezsen firar diye nerede bulursak vuracağız onları veyahut ancak Avrupa'ya geçerse şey ederiz." Bunlar, burada, açtım o konuyu. Bana belgeyi getirdiler, "çocukların 24 saat içerisinde burada teslim olacak." Çağırdım çocuk geldi, çocuklar geldi, Ankara'da idi. Savcılığa gittiler. Ben de gittim, Kolordu Komutanına direkt gittim, Yaşar Büyükanıt, Korgeneral, Paşam dedim, ben burada bir medya sahibiyim ve devlet yanlısı politikam vardır ve PKK'yla mücadele etmişim. Bak, Altındağ Dinlenme Tesisleri daha bir senesi bitmedi PKK baskın yaptı, orada insanlarımızı öldürdü. Nereden çıktı, 10 gün evvel, 15 gün evvel ben Hizbullahtan gözaltına alınıyorum, bir şey tutturulmuyor, 15 gün sonra PKK'lı oluyorum. Bir aile 15 gün içerisinde nasıl Hizbullah oluyor, nasıl PKK oluyor? Peki, teşekkür ederim Paşam dedim, çıktım.
Yani, başsavcının vekaletindeki avukat ile Ali Esenkaya'nın girişimleriyle Emin Altındağ'la başsavcıyı barıştırıyoruz, sözüm ona öyle. Bu parayı aldıktan sonra her ikisi de gidiyorlar mahkemeye, her iki karşılıklı davalarından vazgeçiyorlar ve dava dosyası, sözde, ortadan kalkıyor. Yahu dedim, niye, sebep? Vallahi, oğlumu çağırdım, ona biraz bağırdım, hakaret e ttim. D edim s en n iye? Ben bilsem, ben idamda olurum ve ne yaparsa yapsın; çünkü, ben haklıyım, sen niye paranı veriyorsun. Ben seni de, başsavcıyı da, Ali İhsan Kaya'yı da, o avukatı da şikâyet ediyorum ve o an için hemen bizim Cavit Beyi de azlettim, azilname çektim, onu da azlettim. Bunu duyar duymaz, başsavcı, hemen o akşam beni gözaltına aldı. Ben yeni hacdan gelmişim, daha misafirlerim gelip gidiyor. Beni gözaltına aldı. Beni gözaltına aldıktan sonra, benim çocuğum yine şeyde, o an için o da Erzurum'daki şantiyede; Erzurum'daki şantiyede çalışıyor, gitmiş, işi teslim ediyor, haber geliyor babanı yakaladılar. Çocuk korkuyor, diyor biz barıştık. O an için hemen atlıyor geliyor, mühendis bir arkadaşıyla beraber geliyor.
Gaffar Okan'da çok gizli bilgiler vardı. Bu adam bu bilgileri verecek diye onu da öldürttüler ve Hizbullah'a şey ettiler, Hizbullah’a mal ettiler. Şimdi, 98'deki macera bu. SORU - Sayın Başkanım, bunlar çok büyük iddialar. CEVAP - Hayır, bu galip zan öyle. SORU - Çok bilgi vardı onda diyor, onun için. SORU - Adam öldürdüler deyince başka, böyle tahmin ediyorum deyince başka. CEVAP - Çünkü, o benimle de konuştu. Benim taziyeme geldi 92'de, benim oğlumun taziyesine geldi. Şimdi, sıra buraya geldi. Şimdi, biz, bu işleri, Nihat Çakar'ın bu yaptıklarını hazmedemedik, şikâyet ettim, müfettişler istedim. Gelen iktidarın müfettişleri başsavcıyı denetliyor. Başsavcıyı nasıl denetleyeceksin. Adam vicdanları tabiî tamamıyla ceplerine koyuyorlar. Benim de ifademi alıyor, puf, hiçbir şey yok. Nihayet baktık çaremiz yoktur, biz kliktik dava açtık, Asliye Hukuk Mahkemesinde tazminat davası. SORU - Savcı aleyhine? CEVAP - Tabiî, başsavcı aleyhine. Bir dosyamız kazandı. O da açtı. Onun bir dosyası reddedildi, Yargıtaya gönderdi. Yargıtay da reddi onayladı, temyizi onayladı. Şimdi, bu rahat durmadı. Rahat durmayınca ne yapacak, bu sefer Jandarma Alay Komutanı, eski Jandarma Alay Komutanı Eşref Hatipoğlu, emekli olmuş gitmiş, onun da yazıları var, zaten onları da size vereceğim.
댓글목록
등록된 댓글이 없습니다.